Tıklamaca

6 Kasım 2011 Pazar

Sol Yanım

Hoşgeldin kelimesi senin için geç kalmış iken yağmurlarında yıkanıyorum

Rüzgar güneyden esiyor bu sefer şarkılarda sen kokuyorum

Korkuyorum sevgilim bizi bulmalarından fısıltılardan yabancılardan

Korkuyorum birtanem bize bakan gözlerden yalan sözlerden

Ve cümlelerin aklıma geliyor sesin hala kulaklarımda

Sıcaklığın hep yanımda

Deniz şahittir aşkımıza

19 Eylül 2011 Pazartesi

First Day

Ha şimdi niye İngilizce yazdım sebebini bilmiyorum ilk gün olduğundan mı birinci olduğumdan mı bilemedim ben onu. Neyse işte ilk günden sağ salim çıkmayı başardık. bu ilk günler 3 evrede yaşanır
 Öncesi Şimdisi Sonrası


Öncesi


Okullar açılmadan önce kafanda milyon tane soru vardır .Ortam nasıl ? İnsanlar nasıl ?Ortlamam nasıl ? bu nasıllar kafanı kurcalarken bi yandan dolabını açar Ne giyicem evresi başlar .Dolabında milyon tane şey olmasına rağmen boş gelir sana çünkü hepsini önceden giymişsindir .Yeni birşey almak zorundasın sanki ilkokuldan kalma alışkanlıktır bu. .Bir kaç teenage amerikan filmi aklına gelir yatar uyursun .


Şimdisi


Kapıya geldin içeri giricen ama biribirini tanıyan ama aynı zamanda sevinç çığlıklarının koptuğu senin ürkek durduğun sahne. İşte o an tek sığınağın tek tanıdığın kişi senin için böyle bulunmaz hint kumaşından elbise gibidir sarar sarmalar seni, onunla içeri girersin derin nefes alırsn gazan mübarek olsun.


Sonrası


Okulu biraz keşfedip azıcık kaybolup tipleri inceleyip yemek yedikten sonra eve gelirsin. Evim evim güzel evim dersin pijamalarını giyer köşene çekilirsin filmini izlersin daha sonra müzik dinlerken böyle bi yazı yazı verirsin .

15 Temmuz 2011 Cuma

Yarabandı

Bir ayna verin bana hemen .
Kaybettiğim adam ordadır . Ben yaklaştıkça uzaklaşan gecelerimi saran adam .Kimseni bilmesine gerek yok .
Çok konuşmayan gözleriyle bana sarılan adam o . Hani hiç yabancı olmadığın ve aynı zamanda hiç tanımadığın adam. İşte o adam içten bir yaradır, verdiği acı öyle güzeldir  kokusu öyle tatlıdır ki o yarayı sarmak istemezsin .

Gitttiğinde hediye ettiği sensizliklerde kaybolurken sesin boğulur müzik kısılır ve cümlelerin yarım kalır .Anlatamazsın o adamla olan düşlerinizi ,düşünceleriniz zaten denize yelken açmıştır .

Şimdi kırın o aynayı binbir parça yapın .
O adamı öldürdüğünü sanıyorsan saçmalık . Sen hala onu saçmalıyorsun kandırma kendini. Bırak uçurumun tadını çıkart
O ince çizgi üzerinde dans et onunla
Evet rüzgar zaten nameleri getirdi .. iki ileri bir geri.
Şimdi uyanma zamanı.

24 Haziran 2011 Cuma

Sana Uyudum

Ay ışığı ayndınlatıyor sandım odamı ama yalandı birtanem yalan ay ışığı koca bir yalandı !.Bileklerimi öptüm saçlarımı kokladım ama onlarda yalandı gerçekler cebimde saklıydı ..
Çıkmazdayım sevgilim bileklerim sana kanıyor her yer sen kokuyor  ,ve geceler o dar uzun sisli geceler cebimdeki gerçekler yüzünden uyutmuyor beni .
Gözlerim doluyor ama taşmıyor 
Yüreğim dersen yaşlı bir çocuk yeni uyandı 
Maviler sana kırgındı mavilerimi yaktım 
Yaktığım maviler beyaza döndü 
Ve gece söndü.

3 Haziran 2011 Cuma

Mavilikler

Bana mavilikler verin gökyüzü sizin olsun,,
Bu benim eski bir tweetim mevzu o değil zaten ama mavi bana huzur veriyor. Şu an elime boya alıp fıstık yeşili odamı mavi beyaz yapasım var ama gecenin köründe bunu yaparsam annem beni evlatlıktan 5. kez reddeder ki kedi dokuz canlı (evet o Shrek'te ki çizmeli kedi bakışını yapabiliyorum. )

Odamı mavi yapamayacağım belki ama bugün hiç ömrümde blueberry yemediğimi farkettim . Bunu sabah kahvaltıda kardeşime söylediğimde aldığım tepki çok hoştu hayır o telefon çok pahalı :D Yani günümüz çocukları tüm telefon vs gibi son model şeyleri takip edebiliyor ama blueberry ya da mangodan habersiz ve ayrıca çok uzunlar. Hop maviliklerden nereye geldik neyse sözü fazla uzatmayacağım çünkü alışveriş siteleri beklemeye gelmez.

 



26 Mayıs 2011 Perşembe

Yokuş

7*7 = 5 eder çünkü iki sayı çarpışınca küçülür. Bu benim eski günlüklerimde rastladığım bir söz .Neyse konu bu değil zaten sadece klişe bir giriş yapmak istemedim .

Saat kaç hatırlamıyorum ama saatimi sağa taktığıma eminim yoksa kendimi çıplak hissederdim.Evden çıkmadan önce son kontroller Saat , ipod , at kuyruğu , bağcıklarımı  bağladım artık hazırım bizim evin aşağısında acayip bir yokuş var yokuş şimdi söyle 3 kademeli o kadar dik bir yokuş ki siz bir aşamasını indiğinizde can alıyorsunuz . Bu yokuşu inerken gayet Mika tarzı şarkılar dinliyorum ve lunaparka varana kadar rahat rahat yürüyorum. Bu sırada kendi kendime konuşup planlar yapıyorum birisi içimden konuştuklarımı duysa şizofren der.
 Mesela ;
*Asperger sendromu binde bir görülür
*Özel öğrenme güçlükleri disleksi disgrafi diskalküli  
*Ve bordo ayakkabılara ihtiyacım var  
hop oraya ne ara atladım .Sonra bir bakmışım yokuş bitmiş bu sefer hedef aldığım siyah direğe ulaşmam lazım ama içimden birşey geçmiyor eskiden olsa deli derdim böyle akşam üstü ya da sabahın körü koşu yürüyüş vs yapan insanlara ama şimdi hak veriyorum yani zihninizi düzenlemek istiyorsanız yürüyüş kadar güzel bir şey yok tabi ben yüzme özlemimi geçici olarak yürüyüşle idare ediyorum laf aramızda kalsın.



21 Mayıs 2011 Cumartesi

Mesela

 http://fizy.com/#s/16jr75 böyle bir şey  yaşamak istiyorum

20 Mayıs 2011 Cuma

5 vakit kahve içerim

Blogumu okuyan bir arkadaşım biraz daha kendinden bahsetmelisin dedi bende bunun üzerine kahve yaptım.Şimdi durum şöyle annem Rizeli olduğunden çay bizim için su demek hatta su olmasa bile çay olur neyse, ama ben çay aramam öyle çayla çok aram yoktur .Günde beş vakit kahve içerim 


Kahve 1 : Bu kahve sabahın köründe kahvaltının yanında ya da kahvaltı sonrasında yapılan uyanmak için içilen sütlü / sade kahvedir . Okula yetişeceğim diye fondip yapmayınız.


Kahve 2 : Okulda içilen kahve ( zehir zıkkım balık kokan kahve )


Kahve 3 : Okul dönüş kahvesi okuldan gelir gelmez illa sütlü ölümüne sütlü olan kahvedir tatlı atıştırmanın yanında   yudum yudum içilen kahvedir.


Kahve 4 : Kardeşimi dinlerken içtiğim kahvedir ya da sıcak süttür. Böylece sessiz kalmamı sağlar.


Kahve 5 : Kitap kahvesi kitap içerken pardon okurken içilen kahvedir kesinlikle kaynar olmalıdır çünkü kitap okurken arada içmeyi unuttuğum kahvedir.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Hayır biraz sağa

Fotoğraf çekinirken en çok duyduğum sözdür kendisi siz duydunuz mu bilmem ama bana hep dediler.Klasik ailevi vesikalık sendromudur bu (Vesikalus)


"Hadi canım biraz sağa gözlerini kısma çok güzel" ( Ordan demesi kolay tabi geç buraya onca ışığın altında herkes sana bakarken sıkıysa sen dur .)


"Gülümse şimdi başını kaldır " ( Güleyim mi başımı mı kaldiriyim napiyim foto Necdet o sırada dokunsalar ağlıycam triplerindeyim sen gülümse diyorsun  ya sabır vol 4 )


Küçüklüğümden beri fotoğraf çekerim ve çekinirim ama vesikalığa ve Foto Necdetlere alerjim vardır. Neden dersen fotoğraf bence poz vermekten ziyade anı yakalamaktır, yani bir kadının haberi olmadan saçını düzeltirken çekebilmektir; çünkü hayat da böyledir . Kimse görmezken o gülüşü yakalayabilmektir  sağa sola bakmadan hatta hiç ışıkları umursamadan karşıya geçebilmektir. Bir nevi doğaçlamadır fotoğraf bir daha belirteyim fotoğraf vesikalık değil .


Not : Foto Necdet bi hayal ürünüdür.